17 Kasım 2011 Perşembe

Gittim, geldim, bittim, yikildim, tekrar ayaga kalktim, cok zor zamanlar gecti, geciyor.

Söyleyecek cok biseyim yok, aslinda cok seyim var dökemiyorum kelimelere...

Ama su sarkinin sözleri, tam da... Neyse siz dinleyin, "tam da.."si bize kalsin...



Aglasam cocuk gibi, eskileri anlatsam, dervis gibi, apdal gibi, tapar gibi paramparca....

10 Temmuz 2011 Pazar

Yalniz, mutlu, huzurlu :)

Cancagizlarim icinizi boguyorum yazdiklarimla biliyorum, ama sükür kendime geldim eski huzuruma kavustum yenideeeen :)

Öyle yogun, öyle bunaltici bi sene gecirdim ki, ben bile inanamadim üstesinden nasil gedigime.
Baktigimda, meslegimi elime almisim, isim oturmus, ayaklarimin üzerinde durabilen bir insan olmusum.
Diger yana baktigim da ise, ailem tamamen darmadagin olmus ve benim elimden hic birsey gelmemis. Buna sükür.

Simdiiiiii, simmdiiiii tatil zamaniii :)

Son 21 günün heyecani, hazirliklar, özlem, mutluluk.
Ramazanin tadi, Ankaramin sicagi güzelligi, ailem, arkdaslarim, dostlarim, Allahim bir seneyi daha atlatip yazi gösterdigin icin sana sükürler olsun...

Is stresiyle bogulacagim icin, zannediyorum Ankarama kavusana kadar yazip cizemem.

Benim gibi memleket hasreti ceken herkese, tatile gidecek olan herkese iyi eglenceler diliyorum simdiden :)

Öpenzii anaciiim, bu da yaz sarkim. Hani biseyi 40 kere söylersen olurmus ya, kirk kere söylicem belki gelir sans melegim :)

http://www.youtube.com/watch?v=EOSF-R_Pv8s

16 Haziran 2011 Perşembe

Insan en cok ne zaman yalnizdir?
Bir basina kaldigin da mi, yoksa etrafinda milyonlarca insan varken kendini yalniz hissettigin de mi?
Garip bi bosluktayim yine.
Yoruldum,
vuruldum.
Vuruldum, dostum bile sirtini döndü bana.
Ve ben yine,
en kalabalik yalnizligimi yasiyorum.

15 Mayıs 2011 Pazar

Bitti, ama bende bittim.

Uzun zamandir ne kendime, ne bloguma, ne etrafima hic bir kimseye hic birseye saygim kalmadi. Saygiyi da gectim kimse umrumda degil gibi davraniyorum. Ama dedigim gibi sadece davraniyorum. Ne yaptigimin farkinda degilim. Hersey özensiz.
Sabahin ilk isiklarinda uyaniyorum, yemek yemeyi unutuyorum, sigaranin yine bokunu cikardim, kiyafetine en özen gösteren ben 3 gün ayni seyi giysem umrumda olmuyor.
Final stresi mahvetti bitirdi beni, "finalleri veriyim varyaa hayatimi degistiricem" diyen ben, ders calismayi özledim. Dimdizlak kaldim sanki ortada. Ders yok, yapacak bi is yok, evden ise isden eve. Salak gibi oldum. Aptala döndüm, ne bok yedigimi bilmiyorum acikcasi.
Ufak capli bi depresyondu gececek saniyorum.
...
Yine herseyi özlemeye basladim. Istanbul'u, Ankarayi, Sungurluyu, Zehrayi, Anneannemi, Dedemi. Safak 77 az kaldi uuuu :)
Bu aralar kendimi disari vurdum, kendimi taniyamaz oldum. Eskiden evden disari cikmayan ben, geziyorum tozuyorum, ay sonuna param kalmasa bile yine geziyorum. Birseylerden kactigimin farkindayim, ama kendimden baska birsey yok kacdigim. Eve girmek istemiyorum. Soguk da olsa bahcede oturayim bütün gün. Odami otel gibi kullaniyorum. Istedigimde odamdayim istemedigimde baska yerlerde uyuyabilen bi bünyeye sahibim artik.
...
Hayatima dair en ufak bi planim yok. Diplomayi alacagim ee sonra? Kanadaya gitmek istiyorum, veya Malezyaya. Hatta ankara da is buldum göcüp gitmek istiyorum buralardan, ama Ailem. Beni su lanet olasi yerde tutan tek sey Ailem. Bu da senin hayatin cek bi cizgi yeter diyorum, yapamiyorum. Yine buraya cakili kalacagim gibi görünüyor. herseye bitti dememe ramak kaldi sabir diliyorum, sebat ediyorum.
...
http://www.youtube.com/watch?v=nLj7dN9DCX0

uzun süredir kulagimda, dilimde... cok seviyorum...

"Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kalesinin burcunda
Vazgeçilmez belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda"


Yine ugrarim, umarim artik saygi cercevesine girer, en kisa zaman da ugrarim : )

18 Ocak 2011 Salı

Yalnizim dostlarim, yalnizim.

Hayatim da garip bir evre geciriyorum anladigim, duydugum, tespit ettigim ve edildigi kadariyla.
Haliyle yogun ve yorgun günler geciriyorum, ama üstüne üstlük garip bi mutsuzluk sarmis dört bir yanimi.
Yanimda olan insanlar o gülümsememe aldanirken, binlerce kilometre uzaklarda olan dost ufacik bir notdan anlamis iyi olmayisimi. "Nen var? Ne bu isyanlar? Niye yalniz olasin ki?, biz variz!".
Evet varsiniz, hatta sadece belki siz varsiniz. Belkide yalniz degilimdir, belki de yalniz olmaya alismisimdir, öyle kalmaya yeglemisimdir gönlümü, aklimi fikrimi, bilemiyorum. Tek bildigim ben su ara öyle yalnizim ki, duvarlarla, blog'la, kendimle konusuyorum.
Etrafima baktigimda arkadasim coktur, hep cok olmustur. Annette, norwecli lise arkadasim hep isyan ederdi beraber biyerlere gittigimiz zaman, iki adim da bir kesin bi tanidik görür ayak üstü türk usulu muhabbetler sürerdi. Ama dedigim gibi "Arkadasim" cok, dostum yok, yani yanimda yok.
En yakinim herzaman icin Rabbim... ama ondan da uzak kaldim, affetsin beni...
Sonra Aylin gelir, 3 senelik araliksiz bir ara olusumuzdan sonra Istanbula dönüsüyle yikintimi birakip gitti buralar da.
Zehram, oda yine en sevdigim sehirimde, benim sehirim de, istanbulum da. O hic yanimda olmadi hep uzaklardaydi.
Tugbam, Kadirim ve ufakligim, yakisikli erkegim, teyzhalasinin gülü Alim... Dün gibi aklimda o müthis nikahiniz, sizi rizeye yolcularken kadirimin sarilisi "kimsenin seni üzmesine izin verme" diyisi, ellerimi sim siki tutusu, sarilip ilk defa aglayisi; telefonda cigilik cigliga "ayseeee hamileyyiiim" diyisi tugbamin, kadirin "ali geldi, 18.11.09" mesaji, ve dün yine "yalniz degilsin, hep gül" diye teselli edisleri...
ve Ömerim, halaoglundan öte Kardesim, Abim, herseyim... Aile maduru da olsak, biz hep birdik, hep bizdik. Öyle kalacagiz.
Baska? Baska yok, bunlar benim mutluluk kaynagim o kadar.
"Yalniz degilsin iste ayse?" diyorsun dimi simdi? Garip bi bosluk icerisindeyim yalnizliktan ziyade. Biseylerin eksikligi, hayatimin yerle bir olusu ve benim hala tam olarak o yerle bir olan hayati yerine oturtamamis olmam.
Beynimin icinde milyonlarca soru var, ama cevaplarini bulamiyorum hala.
Bir an önce o gün gelsin, Istabuluma kavusayim, en azindan ferahca bir "ohh" diyeyim.
Kendime gelmeye söz verdim, kendi kendime.

Rabbim, dostlarim, eksik olmayin ruhumdan, yüregimden, aklimdan...

Dostlarinizi kiymetini bilin "insanogullari" yoksa ben gibi bi basiniza kaldiginiz da basinizi duvardan davara bile vursaniz, nit faydasiz :)

Eyvallahin Gözüm...
Ayshegul K. - Augsburg

Dip Not: Dilime dolandi yine, onca zaman sonra....

http://www.youtube.com/watch?v=N79vcBGghjU&feature=related

Gördün mü, Duydun mu olup bitenleri?
Kıskanıyor insan bazen, Basıp gidenleri.
Yalnızlaşmışız iyice, Üstelik de alışmışız,
Hiç beklentimiz kalmamıs, Dosttan bile.

....

Ben sana küsüm aslında, haberin yok
Koyup gittiğin yerde kötülük çok
Kime kızayım, nazım senden başka kime geçer?
Benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok

Sezen Aksu - Yol Arkadasim

15 Ocak 2011 Cumartesi

Error!

Ne yazabiliyorum, ne okuyabiliyorum, ne ders calisabiliyorum, ne kitap okuyabiliyorum. Bos buldugum vakitleri uyuyarak gecirmeye calisiyorum. Gectigimiz haftayi düsündügümde nasil gectigini anlamadigimi fark ediyorum. Egitim, is, is, is, is, egitim, biraz uyku ve yarin yine ders. Önümüzdeki 8 haftam ders calisarak gececek. Hayatim Erorr veriyor sanki. Resmen biktigimi hissediyorum. Olmak istemedigim bi sehirde, yasamak istemedigim bi hayati yasiyorum. Ne isim var benim burda? Insanlarin "anlamiyoruz seni"leri bunaltiyor beni artik. Hersey yolunda evet, ailem yanimda, gayet normal hayat sartlarim var, müthis bi isim, harika bi egitimim, param, evim ama mutsuzum ben. Tek sorun sehir ve dostumun yoklugu. Simarik zengin bebesi yakistirmasini da duymak istemiyorum. Degilim öyle görünüyor olabilir, ama degilim. Su son bir sene gecse, ben Istabuluma kavussam, kurtulsam su lanet sehirden, ailemden ayri kalmaya bile raziyim... Eksiklikler hayatimi eksilere düsürüyor yavas yavas. Mutsuzluguma bir tercuman bulamiyorum. Noluyor aysem sana? diyorlar. Bilmiyorum dostlar, bilmiyorum. Bana ne oldugunu bilmiyorum. Dua edin su kafami yerine getireyim, yoksa.... Düsünemiyorum yoksasini...

5 Aralık 2010 Pazar

Istanbul özledin mi beni?

Bana koca bir kenti sunarken, küçük bir yürekteki adamı alan aşk, bilmediğim yanlarımı çıkar dar sokaklardan caddelere. Çıkar karşısına onun! Güneşi batıyor İstanbul'un kendi içine, en içime...

Düşlerimi döktüm arkasında kalan kızıllığına. Her sahnede dile getirilmeyen âmin, başımı bekledi. Ağladım. Ağlamak mevsimsiz durdu yüzümde. Ağlamadım, kin saldırdı kirpiklerime. Her şey suç unsuru, her şey bir intihara neden… En çok ne kalmadı geride, en az ne hatırlanıyor? Bilir mi ki? Ya da haykırsam İstanbul'a, duyurur mu sesimi? Şarkılarımda, siyah-beyaz kaldı gülüşüm. Kırmızı bir alınganlık oturdu dudak kenarlarıma. Derinden geldi gerçekler ve su yüzünü talana çevirdi. Aşk, al biraz da küskünlüğümü. Barış parmakları gönder; bana, ona...

Çok sesli bir yalnızlık oldu şimdi güncem. Boş boş sayfalarda anlatamadıklarımın anlamı var! Bunca insan neye kör, niye kör? Bildikleri, senin en dolanlı halindi aşk! Şimdi karşı karşıyayız. Neden çığlık atmıyorlar varlığımın ürkünçlüğüne? Neden ele vermiyorlar beni, seni? Bir ihbara meydan verir içimdekiler… Söyle İstanbul’a, konuştursun muhbir bakışlarını! Sır tutmak eski bir Bizans oyunu, susmaksa Osmanlı hikâyesi…

Aşk! Esaslı bir yalnızlıktı aradığım; buldum, yitirdi yalnızlığını o… Şairinden satın alınan çok kullanılmış yalnızlıklar bir beden küçük gelirmiş alana. Bana ondan en çok onun kaybettikleri kaldı. İstemedikleriydi payıma düşen! Anmayacağı anlardı bana bıraktığı! Gelişini beklemek, gidişini izlemek… Bana en çok onun ardı kaldı.

Yine gülsem diyorum hayatın en ciddi yanına. Umursamadan sersem umutlarımı, ki umudum olsa! Unuttuğum olsa! Ve bir de o var, onlar var! Unutmak ölümden önceki eylemim olur bunca çoğullukta. Ben’in yoksulluğunu anar mı? Aşktı, o ve benden oluşan biz! Aşktık biz. İkimiz seni yaratıyorduk, aşk! Sendendi sevgimiz, birbirimize oldu ihanetimiz. Ben yokken nasıl yaşar seni? Kimle yaşar, neden yaşar?

Kızılı silindi İstanbul’un… Bir öfkeydi batışı ve çattı gitti güneş… Her yan, karaya yeni bir ton! Göremiyorum, İstanbul’un suretine sinmiş düşlerimi. Düştüler mi bir bir? Oysa düştüler sadece! Çocukça, serserice… Dokundu bazı yüreklere, içine dert oldu bazı sıfatsız isimsizlerin…

Aşk, bırak kelimelerimi, bırak da güneşin ardından bir de ben çatayım İstanbul’uma!
Özlemiştir hırçınlığımı, özlemiştir kavgalarımı.
Özlemiştir, belki beni…
İstanbul..

Kahraman Tazeoglu